İnsan kendisini sevmeden başkasını sevemez.
Her ne olursa olsun, ten düşkünlüğüm öylesine gerçekti ki, on dakikalık bir macera için bile anamı babamı inkar ederdim, sonra da pişman olurdum elbette.
Kimileri, “sev beni!” diye bağırır, ötekiler, “sevme beni!” diye.
Ama en kötü ve en mutsuzu olan bir bölümü de, “sevme beni, yine de bana sadık kal!” diye.
Hiç kimse zevklerinde ikiyüzlü olmaz.
Öfkelendiğim zamanlar, en iyi çözümün ilgilendiğim kişi için ölüm olacağını düşünüyordum.
Bu ölüm bir yandan bağımızı sürekli kılardı, öte yandan onun baskısını kaldırırdı, ama, başka türlü tasarlanamayacak bir özgürlüğe kavuşmak için ne herkesin ölümünü dilemek, ne de en sonunda dünyayı insansız bırakmak olamazdı.
Benim duyarlılığım ve insan sevgim buna karşıydı.
Artık dostlarım yok, yalnızca yardakçılarım var.
Buna karşılık sayıları çoğaldı onların, tüm insanlık onlar.
Karımızı cezalandırmak için öleceğimizi sanırız, oysa özgürlüğünü veririz ona.
Mutluluğunuz ve başarılarınız, ancak bunları cömertçe paylaşmaya razı olduğunuz takdirde affedilir.
Ama mutlu olmak için başkalarıyla fazla ilgilenmemek gerekir.
Ya mutlu ve yargılanır ya da bağışlanır ve sefil olacaksınız.
Ben insan işlerinin ciddi olduğuna hiç bir zaman derinlemesine inanamamışımdır.
Para için ölen ve bir “mevki” yitirdikleri için umutsuzlanan ya da ailelerinin mutluluğu için büyük tavırlarla kendilerini feda eden o tuhaf yaratıklara şaşkın ve biraz kuşkulu bir gözle bakıyorum hep.
Ben ancak spor yaptığım zamanlarda ve kışlada, kendi zevkimiz için temsil ettiğimiz piyeslerde oynarken gerçekten içten ve coşkulu olmuşumdur.
Tüm insanlar hakkınızda iyi konuştu mu, vay halinize! Ah!
Bize yeryüzü cennetinden kalan tek şey değil midir kadın?