Mahir, her çocuğun okula gitmek istememesine rağmen o ise okula gitmek için gün sayıyordu
Bu Mahir’in okulu sevdiği anlamına gelmemelidir.
Okula gitmek istemesinin altında yatan sebep abisinin gittiği okuldan süt ve fındık dağıtılması.
Çünkü Mahir’in ailesi zengin değildi. Eve ancak ekmek ve karın doyuran şeyleri alacak kadar paraları vardı.
Hatta hafta sonları okulun olmadığı günler çocuklar sokaklarda ya boya yapıyor, ya da halka tatlısı satıyor. Ya da bulundukları ilin spor takımının idmanına çekirdek satıyor.
Mahir bu şekilde okula başladı. Tabii ki okula başlarken filmlerdeki gibi ilk gördüğü güzel yüzlü kıza aşık oldu desek olmaz.
Ama zamanla günler geçtikçe bu fakir oğlan Yağmur denen güzel mi güzel bir kıza artık nasıl oldu ise aşık oldu.
Tabi aşk dediysek karşılıklı aşk beklemeyin.
Bu aşk hiçbir zaman vücut bulmadı. Çünkü bu karşılıksız bir aşktı.
Mahir, ne zaman bu kızı görse ya hızla oradan uzaklaşıyor, ya da kıpkırmızı kesilerek hiçbir şey yapamadan olduğu yere çakılıyordu.
Hatta bigün yine mahalle aralarında bişeyler satarken, o güzel yüzlü kızın kapısının önünden geçerken bir an kapı açılır.
Kızın annesi Mahir’i çağırır. Tabi Mahir son sürat oradan uzaklaşır.
Çünkü bu şekilde kızla yüz yüze gelmek istemez.
Peki Mahir’in iç alemi ile yaptıkları neden birbiriyle uyuşmuyordu.
Çünkü Mahir herşeyi içinde yaşayan ve bir türlü normal hayata dönmeyen bir insandır.
Böyle insanlar genelde herşeyi kendi içinde yaşar ve bu yaşadıklarını karşıdakinden de anlamasını isterler.
Lakin siz karşınızdaki insana bir şeyler anlatmazsanız, onların sizi anlamasını beklemeyin.
Onlar bir insanın hayalinde yaşayan karakterler değildir.
Ve gerçek hayat ile romanlardaki hayatın aynı olmasını ve mutlu sonla bitmesini bekleyemeyiz.
Siz, siz olun mutlu olmak istiyorsanız kaliteli yaşayın.
Herkesi dinleyin, herkese gereken değeri verin.
Ve bunları yaparken başkalarının hayatına saygı duyun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder