hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2019 Çarşamba

SEVGİ - NEFRET

Şehirler arası yolculuk değildi, ama kıtalar arası yolculukta bir gece eve giderken, metrobüse son anda kendisini atmıştı.

Kapı ile iki aşık arasında kendisini buldu. Tabi ki bu sıkışıklıkta yapılacak bir şey olmayınca, o da içleri fıkır fıkır olan aşıklara kulak kabarttı.

Konuşmalarından öğrenci oldukları kanısına vardı. Genelde erkekler, kız arkadaşlarını eve davet ederler.
Lakin bu sefer tam tersi bir durum söz konusuydu. Kız, ev arkadaşını aradı. Kız arkadaşının halini hatırını sorduktan sonra evde olup olmadığını sordu.
Evde olduğunu öğrendikten sonra odasını havalandırmasını istedi.
Asıl istediğini de sona bırakmıştı.
Arkadaşı tam telefonu kapatacakken, araya arkadaşıyla geleceğini haber verdikten sonra telefonu kapattı.

Sonrasında sohbetlerine devam ettiler. Tabi ki öğrenciler genelde ya derslerden ya da okuldaki günlerinden bahsederler. Bu tatlı sohbetleri devam ettikçe etti. Ve onlar için zaman hem yavaş hem de hızlı geçiyordu.

Tıpkı Einstein'in dediği gibi zaman görecelidir. Yani insan sevdiği birinin yanında iken saatler saniye gibi, istemediği ya da sevmediği birinin yanında olduğunda ise dakikalar saat gibi geçer.

4 Şubat 2019 Pazartesi

Yüzersin...
Denizde yüzersin ve sonra bir liman bulursun. Dersin ki; bir kaç burada kalacağım.
Bir bakmışsın bir kaç gün bir kaç yıl olmuş. Ve sonra en başta nereye gidiyor olduğunu bile unutursun.
Ve sonra nereye gidiyor olduğunun hiç umurunda olmadığını çünkü olduğun yeri sevdiğini fark edersin.
İşte hayat böyledir. Ararsan hiç beklemediğin bir anda istediğine bir şekilde ulaşırsın.



Gecenin karanlığında yalnız başınıza kaldığınızda, hayatınızın geride kalan ve gelecek olanı düşündüğünüzde en çok yaptıklarınızdan mı yoksa yapmadıklarınızdan mı pişmanlık duyuyorsunuz?

Gecenin zifiri karanlığında sigaranın dumanını içine çekerken, hayatının ne kadar boş ve gereksiz olduğunu düşündü.

Aslında hayatına baktığında düzgün giden hiç bir şeyin olmadığını gördü.

Ama dışarıdan bakıldığında ne kadar mutlu olduğunu ve hayatının ne kadar renkli olduğunu söyleyenlere içini açacağına, doğru olduğunu söyleyip bütün acıları içine gömmeye devam etti.

Bazıları ise o gülen yüzünün altında mutlu olmadığını sadece acılarını unutmak için güldüğünü anlardı. Bunu ona açtığında doğru olduğunu ve hayatın başka türlü geçmediğini anlatırdı.

Yani herkese olduğu gibi davranmaya devam ediyordu.

Bazıları bu dünyada mutlu olmak için değil, sadece acı çekmek için gelir. Ve ne olursa olsun dertlerle uğraşmaya devam eder.

Başındaki dert bittiğinde artık her şeyin biteceğini düşünür. Lakin gerçek ancak o dert bittiğinde yenisi başlar.

Kısacası, hayat herkese eşit ve adil davranmıyor. Bu yüzden de siz, siz olun dertlerinizle yaşamaya ve üretmeye devam edin. Yoksa hayat, sizi günden güne adeta elmanın içindeki kurdun yaptığı gibi çürütür.

Mutlu olmak için sebep aramayın. Sebepleri siz yaratın. 

8 Ekim 2018 Pazartesi

????


Yaşar Kemal; insan bir kere birine geç kalır ve bir daha hiç kimse için acele etmez. der.

İnsan bir defa sevipte, sevdiğine kavuşmadığı zaman hayata karşı bir yaşama hevesi kalmaz.
O yüzden de ondan sonra tekrar sevemez.
Sevememesinin sebebi karşısındaki insanın iyi, kötü, çirkin veya güzel olması değildir.
Daha önce sevdiği insana haksızlık ettiğini düşünür.

Onun hatırasına saygısızlık ettiğini ve yaşadıkları güzel anlara ihanet edeceğini ve o günleri tekrar yaşamanın aslında imkansız olduğunu düşündüğü için bir daha acele etmez.

2 Şubat 2018 Cuma

Platonik Hayat


                             



Mahir, her çocuğun okula gitmek istememesine rağmen o ise okula gitmek için gün sayıyordu
Bu Mahir’in okulu sevdiği anlamına gelmemelidir.
Okula gitmek istemesinin altında yatan sebep abisinin gittiği okuldan süt ve fındık dağıtılması.

Çünkü Mahir’in ailesi zengin değildi. Eve ancak ekmek ve karın doyuran şeyleri alacak kadar paraları vardı.
Hatta hafta sonları okulun olmadığı günler çocuklar sokaklarda ya boya yapıyor, ya da halka tatlısı satıyor. Ya da bulundukları ilin spor takımının idmanına çekirdek satıyor.

Mahir bu şekilde okula başladı. Tabii ki okula başlarken filmlerdeki gibi ilk gördüğü güzel yüzlü kıza aşık oldu desek olmaz.
Ama zamanla günler geçtikçe bu fakir oğlan Yağmur denen güzel mi güzel bir kıza artık nasıl oldu ise aşık oldu.
Tabi aşk dediysek karşılıklı aşk beklemeyin.
Bu aşk hiçbir zaman vücut bulmadı. Çünkü bu karşılıksız bir aşktı.

Mahir, ne zaman bu kızı görse ya hızla oradan uzaklaşıyor, ya da kıpkırmızı kesilerek hiçbir şey yapamadan olduğu yere çakılıyordu.
Hatta bigün yine mahalle aralarında bişeyler satarken, o güzel yüzlü kızın kapısının önünden geçerken bir an kapı açılır.
Kızın annesi Mahir’i çağırır. Tabi Mahir son sürat oradan uzaklaşır.
Çünkü bu şekilde kızla yüz yüze gelmek istemez.

30 Ocak 2018 Salı

İnsan




İnsan, en çok ihanete uğradığında mı üzülür?
Yoksa, ihanete uğradığı kişiler ile yüzleştiğinde mi?
Yüzleştiği kişilerin hayatı alt üst olurken, kendisi mutlu oluyor ise ihanete uğradığı kişilerden farkı kalmaz.

Kaybetmek ile kazanmak arasında, delilik ile dahiliği ayıran çizgi gibi bir çizgi vardır.
Bu çizgi hayatımızın geri kalanını belirler.
Gelecek hep bu kaybetme ile kazanma arasındaki ince çizgi arasında gidip gelir.

Aslında hayat, hep kazanma ile kaybetme arasında sıkışmasaydı daha iyi bir hayat ve güzel bir ömür sürebilirdik.
İnsan, hayatta mutlu olmak için neden hep daha fazla kazanmak ve kazanamadığı zaman da neden hep mutsuz olur ki?
Mutlu olmak için, elindekiyle yetin. Bu şekilde daha az yorul.
Geri kalanını başkası kazansın ve bu şekilde hayat paylaşılarak daha mutlu bir nesil yetişmiş olur.

Mutluluk, aslında gözümüzde büyüttüğümüz kadar zor bişey değil.
Sadece mutlu olmayı  beceremediğimiz için mutlu olmayı bilmiyoruz.
Mutluluğu uzaklarda aramak yerine kendimize baksak mutlu olmayı becerebiliriz.

27 Ocak 2018 Cumartesi

Yalnızlık




insan, kalabalıklar arasındaki yalnızlığını, bazen bir deniz kenarında sonsuz, maviliklere dalarak, düşünerek, hayata karşı kaybettiği savaşı düşünerek, yapamadıklarını, bundan sonra yapacaklarını, yapmak için nereden başlayacağını düşünür.

 ama bu düşünceler, oradan ayrıldıktan sonra, sanki tm bunları düşünen o değilmiş gibi, bütün bu duyguları bir tarafa bırakarak, hayata kaldığı yerden devam eder.

çünkü, kaybetmek yeniden başlamak için bir başlangıçtır. yalnız bu başlangıç çoğu kişi için hiç bir zaman gelmez.

insan, kaybettikçe daha güçlü geri döner diyorlar, ama insan kaybettikçe, aslında tükenmenin eşiğine geldiği için, dışarıdan bakanlar onun daha güçlü olduğunu düşünür.

29 Ekim 2017 Pazar

Hayaller ve Hayatlar

Daha doğarken ne kadar şanssız olduğu belliydi.
Doğarken babası askerdi.
Çok sıcak bir yaz günü dünyaya gözlerini açtı.

Köydeki işler bir yana hastalık ve onun yanında sevgisisizlik belki de tüm hayatını ve geleceğini aslında ne kadar zor ve yalnız geçeceğinin işareti gibiydi.

Annesi hem annelik hem de babalık yapmak zorunda idi.
Bu yüzden de hem çalışmak hem de çocuğa bakmak zorunda idi.

Bu yüzden de daha çocukken bütün hayatı boyunca özlemini çekeceği sevgisizliğe aç bir şekilde büyümek zorunda kaldı.

Bu sevgisizliğin  hayatını bu denli etkileyeceğini kimse tahmin etmiyordu.
Ama hayat böyle bişey. Bişeyler eksik oldu mu yapmak istediğiniz şeyi tam olarak yapmak imkansızlaşır.


30 Haziran 2017 Cuma

Mutlu olmanın kolaylığı

                    
Uzun bir aradan sonra çocukluk ve gençliğinizin çoğunu geçirdiğiniz yere döndüğünüzde herşeyi eskisi gibi bulacağınızı umarsınız.
Ama herşeyin değiştiğini gördüğünüzde içiniz cız eder.
En çokta çok sevdiğiniz ve onsuz oraya hayal edemeyeceğiniz sevdiğiniz insanın aranızdan olmaması sizi nasıl derinden etkilediğini düşünün.
Onun anılarını düşündükçe her an sizi tekrar çağıracağı demli bir çayla beraber sohbet edeceğini beklersiniz.
Ama o beklediğiniz artık çok uzaklarda ve yavaş yavaş sevdiklerinizin aranızdan ayrıldığını görürsünüz.
Bu acı sizi yaralasa da o gerçeği değiştiremez ve bu gerçekle yaşamak zorunda kalırsınız.
O sevdiğiniz insanın hatıralarına gözünüz ne zaman ilişirse, dokunsalar ağlayacak kadar duygulanırsınız lakin böyle zamanlarda genelde kimse size o fırsatı vermez.
Siz o duygulu halde tek başınıza kalırsınız.


7 Mayıs 2017 Pazar

Gerçeğin İki Yüzü (The Last Face)




Yetenekli ve çekici bir doktor Afrika'nın çatışma bölgelerinden birinde görevini sürdürmektedir ve bu esnada aynı bölgede çalışan birine aşık olur. Aşk ikisi için de başlamış olsa da aşkı ile son derece tehlikeli olan ve ciddi mesai isteyen işini dengede tutmak bir hayli güç olacaktır. Savaş yıkıntıları arasındaki Liberya'da, onları çevreleyen çatışmanın en iyi nasıl çözülebileceği üzerine ortak bir tutkuyla savaşan Miguel ve Wren, ilişkilerini olağanüstü zor koşullarda canlı tutmanın bir yolunu bulmalılardır.
Erin Dignam'ın senaryosunu yazıp ünlü aktör Sean Penn'in yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerini Charlize Theron, Adèle Exarchopoulos ve Javier Bardem paylaşıyor.


Bu filmi izlerken ne oyunculuklara ne de detaylara sakın dikkat etmeyin. 
Yok bu oyuncu çok iyi oynamış ya da kötü oynamış diye de sakın izlemeyin. 
Ya da film iki kişi arasındaki aşktan başka birşey den bahsetmiyor diye de izlemeyin. 
Ya da film çok şiddet içeriyor gerçek konusundan sapıyor diye de izlemeyin. 
Filmi izlerken sadece insanlığa yapılan zulüm ve onun sonuçlarını düşünün. 
Ve dünyanın daha yaşanılır olması için neler yapılması gerektiğine dikkat edin. 

4 Mayıs 2017 Perşembe

Ey sevgili



Seni tanımadan önce oyunculuk, hayatımın tek gerçeğiydi. Yalnızca tiyatrodayken yaşıyordum. Bütün her şeyin gerçek olduğunu düşüyordum. Bir gece Hippolyta, bir başka gece Helena oluyordum. Beatrice'in sevinci benim sevincimdi, Cordelia'nın acısı benim acım. Hepsine ayrı ayrı inanıyordum.
Benin'le birlikte oynayan insanlar bana Tanrı imiş gibi görünüyorlardı.
Benim dünyam tiyatro salonlarının dekorlarından oluşuyordu. Gölgelerden başka bir şey tanımıyordum, onlar bana gerçekmiş gibi geliyorlardı.

Ta ki sen benim hayatıma girene kadar. Sen geldikten sonra ey sevgili ruhumu hapishanelerden kurtardın. Gerçek hayatın ne olduğunu seninle tanımaya başladım.
Önceki hayatım hep hayali ve gölgelerden oluşuyordu.
Seni tanıyana kadar hayata karşı hep rol yapmışım, seni tanıdıktan sonra ise gerçeğin ne olduğunu ve neye benzediğini gördüm.

17 Nisan 2017 Pazartesi

Frida Kahlo ( Aşk ve Acı )




Düşler, tuhaf düşler. İnsanın dört elle sarıldığı yaşamdan saptıran, olanaksızı yaratan düşler. Bazı günler, bu tuhaf düşler benden çıkıyor, sonra geri geliyor, derime yapışıyorlar. Alkol, morfin ve geçen zaman arasında, binlerce somut düşünce arasında, belleğimin derinlerde kalmış parçaları olarak, sizi kabulleniyorum derin mi derin birer parçamsınız.
Dün geceyi de siz süslediniz.
Ölmüş babam, elini omuzuma koyuyor ve kocaman bir gülümsemeyle, " ben kalp kriziyle ölmedim. Siz öyle sandınız. Anneni ziyarete gittim. Anlıyor musunuz? Onca yalnızlıktan sonra..." diyordu.
Hiçbir şey anlamıyorumdum. Sonra dedi ki." Seni görmek istedim. Durumun kötü. Çok yalnızsın. " Saçlarının, anımsadığım gibi beyazlaşmamış olduğunu görüyordum. Gençti.
Çocuk gibi yüzümü ellerimin arasına alıp ağlıyordum.
Onu gözyaşlarımın arasından görüyordum. Gözleri tamamen birer gözyaşına dönüştü; misket gibi kalın, yuvarlak ve saydam. Başını salladı: " size göre kalp kriziydi, bana göreyse kafama esmişti."
Hiçbir şeyi kavrayamıyordum.  Ne demek istiyordu? " Galiba yakında seni de yanıma alacağım. Yakında. Benim olduğum yerde rahatımız yerinde. Herşeyi oluruna bırakıyoruz. Seni de yanıma alacağım. Yakında. Gece üzerine çullanıyor, küçük kızım. Kocaman kanatlarıyla bir gece. Bilgi edineceğim. "

29 Kasım 2016 Salı

AŞK mı SEVGİ mi?


Her şey, o gün beraber otururken oradan buradan konuşurken oldu. Çünkü bu konuşmadan sonra ne Ayaz’ın ne de Yağmur’un hayatı aynı şekilde devam edecekti. Ama bundan ne Ayaz ne de Yağmur haberdardı. Zaten haberleri olsaydı, o günü yaşamak istemezlerdi. Fakat yıllar sonra sorsaydınız, o günün en mutlu günleri olduklarını söyleyecekti Ayaz. Aynısı Yağmur içinde geçerli miydi? Orası tartışılır.  
Aslında o günün diğer günlerden farkı yok gibi. Bunu anlamaları işten eve gittiklerinde hissettiklerinde saklıydı. O akşam nerede ise 2 saat öylesine konuştular. Ne mi konuştular telefon kapandıktan sonra ikisinin de hatırlamadığı sıradan şeylerdi.
Peki, hikâyedeki kahramanlarımıza göz atalım.

Ayaz; Yağmur’la tanışmadan önce bütün aşklarını sadece ama sadece hayallerinde yaşayıp, bazı aşklardan kendisinin bile haberi olmayacak kadar hayalperesttir.  Ama kendisine sorsan, her gün başka bir sevgili ile dışarılarda dolaşıp hayatını yaşayan, akşamları da hiç ama hiç yalnız kalmayan, o gün beraber olduğu sevgilisiyle; bazı akşamlar sabaha kadar sevişip, bazı akşamlar ise yalnızca birbirlerine sarılıp, birbirlerine sevgi sözcüklerini fısıldayarak geceyi geçirirlerdi. Bu hayalperest adam, kafasındaki aşklardan kurtulup gerçek bir aşka yelken açarken, başlar da çokta sıradan bir hayat yaşadığını, çünkü bundan önceki hayatı da aynı şekilde olduğundan çokta zorlanmadı. Bazen aslında bu yaşadığı durumun gerçek olmadığını anlar. Lakin yanındaki gerçek ve Ayaz buna alışmakta zorlandığından dolayı, Yağmur’u zor günler beklemektedir. Bunu anladığı zaman ise iş işten geçmiştir. Çünkü bu adamı gerçekten sevdiğini düşünür. Yani başka bir deyişle, halk arasında kime sorsanız, farklı bir şekil de tarif ettiği Aşıktı.

30 Mayıs 2015 Cumartesi

HAYAT

  


 İnsanoğlu neden sürekli bir şeyler öğrenmek veya geliştirmek ister. Acaba sadece merak mı yoksa bu dünyada var olduğunu ispat etmek için mi? 
   Ya bu dünyaya sadece yemek-içmek-eğlenmekten başka bir şey düşünmeyenler için ne demeli. Hiçbir şey merak etmeyen sadece gününü gün edenler yukarıda bahsettiğim öğrenme veya isim için neden bir şeyler yapmak istemez, yoksa o bu dünyada var olup olmadığını veya gelip geçici bir yer için bu tür şeylere zaman mı ayırmak istemiyor. Bu tür düşünceler insanoğlunun her zaman aklında olup ama hiçbir zaman tam cevabını veremeyeceği sorular olarak kalmaya ve her kuşak tekrarlanacak sorular zinciri olarak sürüp gidecektir. 
 

Tek Kanatlı Kuş

Tek Kanatlı Kuş Demir, George Nathan’ın “ Aşk, bir çok kişi tarafından yaşanan, ama çok az kişi tarafından keyifle sürdürülebilen bir duy...