sosyalizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sosyalizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Nisan 2019 Salı

sosyalizm ve savaş

Proletaryanın devrimci hareketini zayıflatmak için, milliyetçi söylemlerle işçilerin aptallaştırılması ve bölünmesi, onun öncü güçlerinin yok edilmesi. Bugünkü savaşın asıl içeriği, önemi ve gerçek anlamı işte bunlardır.

Sosyal demokrasinin öncelikli görevi, savaşın gerçek anlamını açıklamak ve bu savaşı savunan hakim sınıfların, burjuvazi ve büyük toprak sahiplerinin yaydığı sahte, ikiyüzlü ve "yurtsever" söylemleri hiç acımadan teşhir etmektir.

Burjuvazinin proletaryayı susturmak için savaş yasalarını kullanması, proletaryanın illegal ajitasyon ve örgütlenme biçimleri yaratmasını zorunlu kılıyor.

Silahsızlanma, sosyalizmin bir idealidir. Sosyalist toplumda savaşlar olmayacaktır ve dolayısıyla da silahsızlanma başarılmış olacaktır. Fakat, toplumsal bir devrim ve proletarya diktatörlüğü olmadan sosyalizmin gerçekleşmesini bekleyen biri sosyalist değildir. Diktatörlük, doğrudan şiddete dayanan devlet gücüdür. Silahların kullanılmasına karşıyız. Şiddet kullanılmasına karşıyız!

Ezilen bir sınıf, silah kullanmayı öğrenmek ve silah edinmek için çaba göstermiyorsa, köle muamelesi görmeyi hak ediyor demektir. Eğer burjuva pasifisti ya da bir oportünist değilsek, sınıf mücadelesinden ve egemen sınıfın iktidarını yıkmaktan başka bir çıkış yolunun bulunmadığını ve de bulunamayacağı sınıflı bir toplumda yaşadığımızı unutamayız.

İster köleliğe, ister günümüzdeki gibi ücretli köleliğe dayansın, bütün sınıflı toplumlarda, ezen sınıf her zaman silahlıdır.

Proletaryaya karşı silahlanmış bir burjuvazi, modern kapitalist toplumun en büyük, en önemli ve temel gerçeklerden biridir.

Burjuvazinin işi, tröstleri büyütmek, kadınları ve çocukları fabrikalarda çalışmaya zorlamak, onları acı, sefalet ve yoksulluğa mahkum etmektir. Bizim "talebimiz" böyle bir gelişme değil, biz bu gelişmeyi "desteklemiyoruz". Bununla savaşıyoruz.

Tüm ülkelerdeki burjuvazinin yurtseverliğine ve şovenizmine karşı, yaşasın işçilerin uluslararası kardeşiliği!

Sorun şu: Bizler sosyalistler gibi mi davranmalıyız yoksa gerçekten de "son nefesimizi" emperyalist burjuvazinin kucağında mı vermeliyiz?
 

8 Mart 2017 Çarşamba

Sosyalizm ve İnsan Ruhu

Sosyalizmin tesisinden elde edilecek belli başlı kazanç, hiç şüphesiz, bunun bizleri o pek sıkıcı şeyden, başkaları için yaşama zorunluluğundan kurtarması olacaktır ki, halihazırdaki gidişatta, bu hemen hemen herkesin üzerine bir heyula gibi çöküyor. Hatta, hiç kimse için bundan kurtuluş yok gibi bir şey.

Mesela, yoksulluk sorununu, yoksulların hayatta kalmalarını sağlayarak çözmeye çalışıyorlar; ya da çok daha ileri bir ekolün yaptığı gibi, yoksulları oyalayarak. Ama bu bir çözüm değildir; güçlüğün daha da tırmandırılmasıdır. Gerçek çözüm, yoksulluğu ortadan kaldıracak bir toplum düzeni kurmak, buna çalışmaktır.

Özel mülkiyetin kurumsallaşması sonucunda ortaya çıkan korkunç kötülükleri azaltmak için özel mülkiyeti kullanmak ahlaksızlıktır. Hem ahlaksızlık, hem de adaletsizliktir.
Sosyalizmde, tabii, bunlar ortadan kalkacak. Pis kokulu inlerde, pis paçavralar içinde yaşayan kimse kalmayacak; kimse başa çıkılmaz, tümüyle iğrenç koşullarda, sağlıksız, açlıktan avurdu çökmüş çocuklar yetişmeyecek.

28 Temmuz 2016 Perşembe

ANA-2


Biz devrimciyiz. Ve bazı kimseler sadece emir verdikçe, bazıları ise sadece çalıştıkça, devrimci kalacağız. Size çıkarlarını korumanız emredilen topluma karşı savaşmaktayız. Bu toplumunda, sizin de bükülmez hasmıyız biz; ancak sizleri yendikten sonra barışabiliriz. Ve yeneceğiz sizleri! 
Sizin vekilleriniz sandıkları kadar güçlü olmaktan çok uzaktırlar. Köle haline getirdikleri milyarlarca insanı feda ederek biriktirip korudukları bu servetler, yani bize hakim olmalarını sağlayan bu güç, kendi aralarında da düşmanlık, karşıtlık, çekişmeler yaratmakta, onları hem fizik, hem manevi bakımdan mahvetmektedir.
Mülkiyetin savunması çok büyük bir gerilimi gerektirir. Ve gerçekten de efendilerimiz olan sizler, topunuz, bizden daha fazla kölesiniz. Sizin kafalarınız esirdir, bizim ise vücutlarımız. Sizi manen öldüren peşin yargıların ve alışkanlıkların boyunduruğundan kendinizi kurtaramazsınız. 
Oysa bizim içten özgür olmamıza kimse engel olamaz. Bize verdiğiniz zehirler, istemeyerek bilincimize akıttığınız panzehirden daha güçsüzdür. Bu bilinç durmaksızın büyüyüp gelişiyor, git gide, alevleniyor, mensup olduğunuz sınıfta bile en iyi manen sağlıklı ne varsa peşinden sürüklüyor. Bakınız, daha şimdi den kudretimiz namına ideolojik mücadele yürütebilecek hiç kimseniz kalmamıştır.

ANA


Hepimiz korkudan geberiyoruz zaten! Bize kumanda edenler de bu korkudan yararlanıp bizi daha fazla korkutuyorlar. Boğazımızı sıkanlara; gözlerimizi kapatanlara göstermeliyiz ki, biz her şeyi görüyoruz, ne aptalız, ne de yalnızca yemek değil, yaşamak istiyoruz, yaşamaya layık yaratıklar olarak yaşamak! Düşmanlarımıza şunu göstermeliyiz ki, bize empoze ettikleri forsa yaşantısı, akıl yoluyla onlarla boy ölçülmemize, hatta onlardan daha üstün olmamıza mani olamaz.

Dövüşme zamanı gelince tırnak temizlemekle vakit geçirilmez. Bizim için milletler arasında ayrı gayrı yok. Sadece arkadaşlar var, veya kardeşlik istemeyen düşmanlar. Dünyaya gönül gözüyle bakıp ne kadar kalabalık ve güçlü olduğumuzu görünce insan öylesine seviniyor ki, içi ferahlıyor! Bir Fransız, bir Alman, bir İtalyan için de durum aynı. Hayatı anladılarsa eğer, onlarda aynı biçimde sevinç duyarlar. Hepimiz aynı ananın, aynı düşüncenin, bütün insanların kardeşliği fikrinin evlatlarıyız. Bu düşünce bizi ısıtır, adaletin göklerinde parlayan bir güneştir o, ve bu gökler emekçinin kalbinde yatar. Ne millet olursa olsun, adı ne olursa olsun fark etmez. 
     

Tek Kanatlı Kuş

Tek Kanatlı Kuş Demir, George Nathan’ın “ Aşk, bir çok kişi tarafından yaşanan, ama çok az kişi tarafından keyifle sürdürülebilen bir duy...