Daha doğarken ne kadar şanssız olduğu belliydi.
Doğarken babası askerdi.
Çok sıcak bir yaz günü dünyaya gözlerini açtı.
Köydeki işler bir yana hastalık ve onun yanında sevgisisizlik belki de tüm hayatını ve geleceğini aslında ne kadar zor ve yalnız geçeceğinin işareti gibiydi.
Annesi hem annelik hem de babalık yapmak zorunda idi.
Bu yüzden de hem çalışmak hem de çocuğa bakmak zorunda idi.
Bu yüzden de daha çocukken bütün hayatı boyunca özlemini çekeceği sevgisizliğe aç bir şekilde büyümek zorunda kaldı.
Bu sevgisizliğin hayatını bu denli etkileyeceğini kimse tahmin etmiyordu.
Ama hayat böyle bişey. Bişeyler eksik oldu mu yapmak istediğiniz şeyi tam olarak yapmak imkansızlaşır.
29 Ekim 2017 Pazar
10 Temmuz 2017 Pazartesi
Saf ve Düşünceli Romancı
Geleneksel anlatıları bırakıp romanları okumaya başlayınca, Allah'ın, padişahların, paşaların, orduların, devletin gücü ve kararı yanında, bizim kendi alemimizin ve seçimimizin de önemli olabileceğini ve daha çarpıcısı, kendi duygu ve düşüncelerimizi daha ilginç bulabileceğimizi hissetmeye başlarız.
Gençliğimde hiç durmadan roman okurken, özgürlükle kendine güven arasındaki bu duyguyu sarsıcı bir şekilde yaşadım.
Dostoyevski'nin insan anlayışı, başka bir şeye kolay indirgenemeyecek bu karmaşık şeyin, modern insan anlayışının mükemmel bir sonucudur.
Hayatı değil, kahramanları anlamak için okuruz Dostoyevski'yi.
İnsan Dostoyevski'yi hem kendini kaptırarak hem de hayatın böyle olmadığını düşünerek okur.
Gençliğimde hiç durmadan roman okurken, özgürlükle kendine güven arasındaki bu duyguyu sarsıcı bir şekilde yaşadım.
Dostoyevski'nin insan anlayışı, başka bir şeye kolay indirgenemeyecek bu karmaşık şeyin, modern insan anlayışının mükemmel bir sonucudur.
Hayatı değil, kahramanları anlamak için okuruz Dostoyevski'yi.
İnsan Dostoyevski'yi hem kendini kaptırarak hem de hayatın böyle olmadığını düşünerek okur.
5 Temmuz 2017 Çarşamba
İYİLİK ve KÖTÜLÜK
İnsan, eskiyi neden özler?
Eski günler çok güzel geçtiği için mi, yoksa o anın tadını çıkaramadığı için mi?
Yoksa o eski günlerdeki halini özlediği için mi?
Yoksa o an yanında olan veya olanlar için mi?
Hatıralar insana iyi mi gelir?
Yoksa hep iyi hatıralar mı hatırlanır.
Ne dersiniz?
Madem hep iyi hatıralar hatırlanır, neden bizi şekillendiren ve hayatımıza yön veren kötü anılar hatırlanmaz?
İnsanoğlu, neden hep günaha çağıran veya toplum arasında ayıplanan ve genelde dışlanan davranışlara karşı meyillidir?
Yoksa o günah veya dışlanan şey o an için insana daha mı iyi gelir?
İnsan arkadaşları tarafından daha sempatik görünmek ve yer edinmek için bazen kendisiyle hiç ilgisi olmayan davranışlar sergileyebilir. Bu o an için onu tatmin edebilir. Lakin ileri için üzüntüden başka bir şeyi kendisine getirmez.
30 Haziran 2017 Cuma
Mutlu olmanın kolaylığı
Uzun bir aradan sonra çocukluk ve gençliğinizin çoğunu geçirdiğiniz yere döndüğünüzde herşeyi eskisi gibi bulacağınızı umarsınız.
Ama herşeyin değiştiğini gördüğünüzde içiniz cız eder.
En çokta çok sevdiğiniz ve onsuz oraya hayal edemeyeceğiniz sevdiğiniz insanın aranızdan olmaması sizi nasıl derinden etkilediğini düşünün.
Onun anılarını düşündükçe her an sizi tekrar çağıracağı demli bir çayla beraber sohbet edeceğini beklersiniz.
Ama o beklediğiniz artık çok uzaklarda ve yavaş yavaş sevdiklerinizin aranızdan ayrıldığını görürsünüz.
Bu acı sizi yaralasa da o gerçeği değiştiremez ve bu gerçekle yaşamak zorunda kalırsınız.
O sevdiğiniz insanın hatıralarına gözünüz ne zaman ilişirse, dokunsalar ağlayacak kadar duygulanırsınız lakin böyle zamanlarda genelde kimse size o fırsatı vermez.
Siz o duygulu halde tek başınıza kalırsınız.
11 Haziran 2017 Pazar
Eğitim ve Sıradanlık
Çocuğun kendi ayırt etme melekelerini geliştirmek ve ona kendi kendisine düşünmeyi ve değerlendirmeyi öğretmek yerine öğretmen, onun bütün enerjisini, zihnini başka insanların hazır düşünceleriyle tıka basa doldurmak için kullanmaktadır.
Genel fikirlerin yanlış uygulanmasından kaynaklanan hayata dair yanlış görüşlerin, sonradan uzun yılların tecrübesiyle düzeltilmesi gerekmektedir ve nadiren tamamen düzeltilebilmektedir.
Eğitim görmemiş insanlar arasında sıkça görülen sağlam sağduyu sahibi insanlara okumuşlar arasında bu kadar az rastlanmasının sebebi işte budur.
Alışılmış usül, kendilerine ait bir kaç özel gözlemde bile bulunmaların fırsat verilmeden çocukların zihnine kavramları ve kanaatleri, kelimenin tam anlamında, önyargıları kazımaktır.
Böylelikle fikirlerinin, olması gerektiği gibi, kendi hayat tecrübesinden oluşmasına izin vermek yerine, kendisine hazır verilmiş olan fikirler aracılığıyla dünyaya bakmaya ve tecrübe edinmeye başlar.
İnsan kendi başına dünyaya bakarken birçok şey görür ve bunları birçok farklı yönden görür; dolayısıyla sezgiyle kavrayış gücüne dayalı bu öğrenim yöntemi herşey hakkında soyut kavramlara başvuran ve aceleci genellemelerde bulunan yöntem kadar yetersiz ya da aceleci değildir; bu yüzden tecrübenin önyargılı fikirleri düzeltmesi uzun bir zaman alacaktır veya belki hiçbir zaman bu işi başaramayacaktır.
Pazar karalaması
Fevkalede seyrek rastlanan ve sıradışı olan insanlar eşyanın ve dünyanın asli unsurunu ve dolayısıyla en yüksek hakikatleri kavrayacak ve bir ölçüde onları yeniden canlandırabilecek bir konumdadırlar, ki onların gerçek ciddiyeti-vakarı şahsi ve pratik olanda değil, fakat nesnel ve teorik olanda bulunur.
Sıradan insan genellikle uygun koşullar içerisinde yaşar, halbuki deha çoğu kez kötü şartlar içerisinde sefil ve perişan halde yaşar.
Çünkü o kendi kişisel mutluluk ve refahını kişisel amaca feda eder. Onun böyle yapmasının nedeni başka türlüsünü düşünmemesidir.
Sıradan olanlar tam tersine hareket ederler, işte bu yüzden onlar hep sıradan kalmaya devam ederler.
Farklı düşünen diğeri ise bu sebeplerden dolayı vücuda getirdiği eserler bütün çağları kapsar. Ama onun tanınması genellikle sonraki kuşaklarla başlar.
Sıradan insan ise, kendi zamanları için yaşayıp kendi zamanları ile birlikte ölürler.
28 Mayıs 2017 Pazar
Deha ve Sıradanlık
Kim ki çağdaşlarının takdirini kazanmayı, övgüsüne mazhar olmayı arzu eder, adımlarını onların adımlarına uydurmalıdır.
Ama bunu yaparak büyük eser meydana getirmek beyhude bir çabadır. Her kim ki büyük eser meydana getirmek istiyorsa, gözlerini gelecek nesillere çevirmelidir. Ve bu eserlerini gelecek kuşaklara hazırlamalıdır.
Bıkıp usanmadan her gün çalışmalarına devam edecek, kendini geliştirmek için daha çok okuyacak, düşünecek, yazacak ve okuyup yazdıklarının daha mükemmel olması için etrafı ile paylaşıp yorumlayacak ve buna göre eserine yön vermeye devam edecektir.
Bu ortaya çıkardığı eserleri zaman ile anlaşılıp gereken değeri alacaktır. Bu yüzden sıradan insanın payına düşen, ödül, itibar ve iltifat beklentisi içinde bulunmak ve herşeyi gelecek kuşaklar için yapmış olan dehanınkinden fazla değildir.
19 Mayıs 2017 Cuma
Farkındalık Üzerine
Bitkilerin hayatı sadece varoluş çemberin içinde varolur, dolayısıyla onların zevki bütünüyle algısız, ilgisiz bir hoşlanmadır.
Bunu takip eden hayvanlarla birlikte bilgi, bitkilerden farklı olarak gün yüzüne çıkar. Ama bu da sadece dürtülerle sınırlı kalır. Yani hayvanlarda bitkilerden farklı olarak dürtülerle hayatlarına devam ederler.
Hayvanlar, sadece varoldukları anın zevkini çıkarır. Herhangi bir bilme veya geleceği düşünme gibi bir sorunları yoktur. Bulundukları an onların hayatını dolduran ve onları memnun eden onu anı yaşarlar. Ve bu zamanlarını büyük bir tembellik içerisinde geçirirler.
Hayvanlar hayatlarını bu sıkıcı anlarında yapacakları bir şeyleri olmadığı için ya oyun oynarlar ya da o an orada kendileri ile ilgilenenlere şaşkın şaşkın bakarak kendilerince eğlenirler.
7 Mayıs 2017 Pazar
Gerçeğin İki Yüzü (The Last Face)
Yetenekli ve çekici bir doktor Afrika'nın çatışma bölgelerinden birinde görevini sürdürmektedir ve bu esnada aynı bölgede çalışan birine aşık olur. Aşk ikisi için de başlamış olsa da aşkı ile son derece tehlikeli olan ve ciddi mesai isteyen işini dengede tutmak bir hayli güç olacaktır. Savaş yıkıntıları arasındaki Liberya'da, onları çevreleyen çatışmanın en iyi nasıl çözülebileceği üzerine ortak bir tutkuyla savaşan Miguel ve Wren, ilişkilerini olağanüstü zor koşullarda canlı tutmanın bir yolunu bulmalılardır.
Erin Dignam'ın senaryosunu yazıp ünlü aktör Sean Penn'in yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerini Charlize Theron, Adèle Exarchopoulos ve Javier Bardem paylaşıyor.
Bu filmi izlerken ne oyunculuklara ne de detaylara sakın dikkat etmeyin.
Yok bu oyuncu çok iyi oynamış ya da kötü oynamış diye de sakın izlemeyin.
Ya da film iki kişi arasındaki aşktan başka birşey den bahsetmiyor diye de izlemeyin.
Ya da film çok şiddet içeriyor gerçek konusundan sapıyor diye de izlemeyin.
Filmi izlerken sadece insanlığa yapılan zulüm ve onun sonuçlarını düşünün.
Ve dünyanın daha yaşanılır olması için neler yapılması gerektiğine dikkat edin.
4 Mayıs 2017 Perşembe
Ey sevgili
Seni tanımadan önce oyunculuk, hayatımın tek gerçeğiydi. Yalnızca tiyatrodayken yaşıyordum. Bütün her şeyin gerçek olduğunu düşüyordum. Bir gece Hippolyta, bir başka gece Helena oluyordum. Beatrice'in sevinci benim sevincimdi, Cordelia'nın acısı benim acım. Hepsine ayrı ayrı inanıyordum.
Benin'le birlikte oynayan insanlar bana Tanrı imiş gibi görünüyorlardı.
Benim dünyam tiyatro salonlarının dekorlarından oluşuyordu. Gölgelerden başka bir şey tanımıyordum, onlar bana gerçekmiş gibi geliyorlardı.
Ta ki sen benim hayatıma girene kadar. Sen geldikten sonra ey sevgili ruhumu hapishanelerden kurtardın. Gerçek hayatın ne olduğunu seninle tanımaya başladım.
Önceki hayatım hep hayali ve gölgelerden oluşuyordu.
Seni tanıyana kadar hayata karşı hep rol yapmışım, seni tanıdıktan sonra ise gerçeğin ne olduğunu ve neye benzediğini gördüm.
17 Nisan 2017 Pazartesi
Frida Kahlo ( Aşk ve Acı )
Düşler, tuhaf düşler. İnsanın dört elle sarıldığı yaşamdan saptıran, olanaksızı yaratan düşler. Bazı günler, bu tuhaf düşler benden çıkıyor, sonra geri geliyor, derime yapışıyorlar. Alkol, morfin ve geçen zaman arasında, binlerce somut düşünce arasında, belleğimin derinlerde kalmış parçaları olarak, sizi kabulleniyorum derin mi derin birer parçamsınız.
Dün geceyi de siz süslediniz.
Ölmüş babam, elini omuzuma koyuyor ve kocaman bir gülümsemeyle, " ben kalp kriziyle ölmedim. Siz öyle sandınız. Anneni ziyarete gittim. Anlıyor musunuz? Onca yalnızlıktan sonra..." diyordu.
Hiçbir şey anlamıyorumdum. Sonra dedi ki." Seni görmek istedim. Durumun kötü. Çok yalnızsın. " Saçlarının, anımsadığım gibi beyazlaşmamış olduğunu görüyordum. Gençti.
Çocuk gibi yüzümü ellerimin arasına alıp ağlıyordum.
Onu gözyaşlarımın arasından görüyordum. Gözleri tamamen birer gözyaşına dönüştü; misket gibi kalın, yuvarlak ve saydam. Başını salladı: " size göre kalp kriziydi, bana göreyse kafama esmişti."
Hiçbir şeyi kavrayamıyordum. Ne demek istiyordu? " Galiba yakında seni de yanıma alacağım. Yakında. Benim olduğum yerde rahatımız yerinde. Herşeyi oluruna bırakıyoruz. Seni de yanıma alacağım. Yakında. Gece üzerine çullanıyor, küçük kızım. Kocaman kanatlarıyla bir gece. Bilgi edineceğim. "
14 Nisan 2017 Cuma
A United Kingdom (Aşkın Krallığı)
Özet ve Detaylar
1947 yılında Botsvana kralı Seretse Khama Londra'daki bir ofis çalışanı olan Ruth Williams ile tanışır. Farklı kültürlerden gelen ikili arasında hemen bir aşk oluşur. Ruth, Seretse'nin yeni dünya vizyonundan ve barış isteğinden çok etkilenirken, Seretse de onun bu dünyanın parçası olmayı istemesini çok önemli bulur. Savaş sonrası başlayan sosyal ayaklanma sırasında Ruth ve Seretse sistemi değiştirebilecek bir fırsat görürler. İkili birbirlerine ne kadar aşık olsalar da önlerindeki tek engel ailelerinin tepkileri olmayacaktır. İngiliz ve Güney Afrika devletleri de bu evliliğin karşısındadır. Zira çift ırkçılık konusuna dikkat çekerek barış yaymaya çalışmaktadır. Güney Afrika'dan İngiltere'ye ültimatom gelir; ya çift ayrılacaktır ya da Güney Afrika, İngiliz nükleer programı için hayati olan uranyum ve savaşın ardından rezervleri doldurmak için gereken altını İngiltere'ye vermeyecektir...
Başrollerini David Oyelowo ve Rosamund Pike'ın üstlendiği romantik dram yapımı gerçek olaylara dayanıyor. Filmin yönetmen koltuğunda Bell filminin yönetmeni Amma Asante oturuyor.
Başrollerini David Oyelowo ve Rosamund Pike'ın üstlendiği romantik dram yapımı gerçek olaylara dayanıyor. Filmin yönetmen koltuğunda Bell filminin yönetmeni Amma Asante oturuyor.
9 Nisan 2017 Pazar
Gülistan
Baba mirasına talip isen, babanın ilmine varis ol.
Öğretmen yeri geldiğinde azarlamayı bilmezse, öğrenciler pazarda uzun eşek oyunu oynarlar.
Hocanın eziyeti, cefası, babanın sevgisinden iyidir.
İleri görüşlü, akıllı kimseler, önemli işler için soysuz kimselere müracaat etmezler.
İbadetin kuvveti, helal yemekle; ibadetin sahih olması temiz giyinmekle olur.
Eşeğin yükü ne kadar hafif olursa o kadar hızlı yürür. Şüphesiz fakirlerin ölümü de daha rahattır.
Ne kadar ilim öğrenirsen öğren, amel etmiyorsan cahilsin. İlmi ile amel etmeyen ne bilgin ne de asistandır.
İlim, dini beslemek için öğrenilir, dünyayı elde etmek için değil.
Öğretmen yeri geldiğinde azarlamayı bilmezse, öğrenciler pazarda uzun eşek oyunu oynarlar.
Hocanın eziyeti, cefası, babanın sevgisinden iyidir.
İleri görüşlü, akıllı kimseler, önemli işler için soysuz kimselere müracaat etmezler.
İbadetin kuvveti, helal yemekle; ibadetin sahih olması temiz giyinmekle olur.
Eşeğin yükü ne kadar hafif olursa o kadar hızlı yürür. Şüphesiz fakirlerin ölümü de daha rahattır.
Ne kadar ilim öğrenirsen öğren, amel etmiyorsan cahilsin. İlmi ile amel etmeyen ne bilgin ne de asistandır.
İlim, dini beslemek için öğrenilir, dünyayı elde etmek için değil.
2 Nisan 2017 Pazar
Ülkenin Halleri Üzerine
Sihirli değnek topluma dokundu ve bir anda istikrar sağlayan ama söz dinlemeyen partiler, artan halk desteği dolayısıyla meydan okuyan karizmatik liderler türemeye başladı.
Bu ülkede başarı ile denenen modelin diğer ülkelere de sirayet etmesi, demokrasiye üstlenmesi olmayan misyonların yüklenmesine yol açar.
Halk kitlelerinin taleplerinin tümünü ve sahiden karşılayan demokratik uygulama ne tarihte ne de günümüzde görülmüştür.
Tek adamlık güç zehirlenmesine yol açacaktır.
Ali Bulaç
Ülkenin içinde bulunduğu durum seksen bir milyonun iradesini tek kişiye teslim edip, köle gibi yaşamaktansa farklı değildir.
Seçtiğin kişi ile beraber ailesi ömür boyu yapmış olduğu ne varsa dokunulmazlık zırhı altında rahat yapmasına olanak sağlandığı gibi sorgulanmasının da önüne geçilmektedir.
Kendi geleceği ve ailesinin huzuru için tüm ülke uçuruma doğru son sürat yol almakta ama bu hızın farkında olupta uçuruma doğru sürükleniyoruz diyenler hain, terörist gibi yakıştırmalarla ne dinleniyor ne de söz hakkı veriliyor.
Ülkenin geleceğini başkanlıkta görenler bunu getirmek isteyenlere şu soruyu sorsunlar; on beş yıldır bu ülkeyi bu hale getirenler kimler ve kurtarmaktan söz edenler bu yetkilerle kurtaramıyorsanız başkanlık ne gibi artılar getiriyor ki bir anda ülkeyi huzur ve refaha ulaştırıyorsunuz?
Başkanlıkla beraber ülkenin terörden temizleneceğini iddia edenler, şimdiki yetkiler size yetmiyor mu?
Yoksa ya "bizi seçersiniz ya da kaosu" diyenler bu kaosun sorumluları kim dersek ne cevap verecekler?
Seçim zamanlarında ülkede bombalar patlamazken, seçimlerden sonra kendileri aleyhinde seçim sonuçlanınca acaba neden her yer savaş alanına dönüyor?
Bu sorular uzadıkça uzar. Ama cevaplarını herkesin bildiği fakat dile getiremediği ülkede demokrasi ve adalet beklemek çölde su aramak gibidir.
Ülke olarak ya bir kişinin buyunduruğuna girip ezilmeye devam edeceğiz. Ya da insan gibi yaşamak istiyorsak da haksızlığa karşı dik durmaya ve bildiğimiz doğruları haykırmaktan korkmayacağız.
Bu ülkede başarı ile denenen modelin diğer ülkelere de sirayet etmesi, demokrasiye üstlenmesi olmayan misyonların yüklenmesine yol açar.
Halk kitlelerinin taleplerinin tümünü ve sahiden karşılayan demokratik uygulama ne tarihte ne de günümüzde görülmüştür.
Tek adamlık güç zehirlenmesine yol açacaktır.
Ali Bulaç
Ülkenin içinde bulunduğu durum seksen bir milyonun iradesini tek kişiye teslim edip, köle gibi yaşamaktansa farklı değildir.
Seçtiğin kişi ile beraber ailesi ömür boyu yapmış olduğu ne varsa dokunulmazlık zırhı altında rahat yapmasına olanak sağlandığı gibi sorgulanmasının da önüne geçilmektedir.
Kendi geleceği ve ailesinin huzuru için tüm ülke uçuruma doğru son sürat yol almakta ama bu hızın farkında olupta uçuruma doğru sürükleniyoruz diyenler hain, terörist gibi yakıştırmalarla ne dinleniyor ne de söz hakkı veriliyor.
Ülkenin geleceğini başkanlıkta görenler bunu getirmek isteyenlere şu soruyu sorsunlar; on beş yıldır bu ülkeyi bu hale getirenler kimler ve kurtarmaktan söz edenler bu yetkilerle kurtaramıyorsanız başkanlık ne gibi artılar getiriyor ki bir anda ülkeyi huzur ve refaha ulaştırıyorsunuz?
Başkanlıkla beraber ülkenin terörden temizleneceğini iddia edenler, şimdiki yetkiler size yetmiyor mu?
Yoksa ya "bizi seçersiniz ya da kaosu" diyenler bu kaosun sorumluları kim dersek ne cevap verecekler?
Seçim zamanlarında ülkede bombalar patlamazken, seçimlerden sonra kendileri aleyhinde seçim sonuçlanınca acaba neden her yer savaş alanına dönüyor?
Bu sorular uzadıkça uzar. Ama cevaplarını herkesin bildiği fakat dile getiremediği ülkede demokrasi ve adalet beklemek çölde su aramak gibidir.
Ülke olarak ya bir kişinin buyunduruğuna girip ezilmeye devam edeceğiz. Ya da insan gibi yaşamak istiyorsak da haksızlığa karşı dik durmaya ve bildiğimiz doğruları haykırmaktan korkmayacağız.
15 Mart 2017 Çarşamba
Kültürdeki Huzursuzluk
Gerçekleştirilmesi mümkün olarak tanıdığımız, biraz daha aşağı çekilmiş haliyle mutluluk, bireyin libido ekonomisinin bir problemini oluşturur. Herkese uygulanabilecek bir altın kural yoktur; her insan kendine özgü biçimde mutlu olabileceğini yine kendisi bulmak zorundadır.
Birbirinden yine farklı bütün faktörler, onun bu seçimine yön verebilmek için devreye girecektir.
Burada önemli olan, kişinin dışsal dünyadan ne miktarda gerçek tatmin bekleyebileceği, kendisini ondan nereye kadar bağımsız kılabileceği ve son olarak onun dileklerine uyum sağlaması için dünyayı değiştirme yönünde kendisini ne kadar güce sahip hissettiğidir.
Erotik yapısı baskın gelen insan, diğer insanlarla olan duygusal ilişkilerini birinci sıraya yerleştirecek, kendi kendine yeterli eğilimi taşıyan narsist kişi en önemli tatminleri, kendi içsel, zihinsel süreçlerinde arayacak, bir eylem insanı ise kendi gücünü deneyebileceği dışsal dünyadan hiçbir zaman vazgeçmeyecektir.
Birbirinden yine farklı bütün faktörler, onun bu seçimine yön verebilmek için devreye girecektir.
Burada önemli olan, kişinin dışsal dünyadan ne miktarda gerçek tatmin bekleyebileceği, kendisini ondan nereye kadar bağımsız kılabileceği ve son olarak onun dileklerine uyum sağlaması için dünyayı değiştirme yönünde kendisini ne kadar güce sahip hissettiğidir.
Erotik yapısı baskın gelen insan, diğer insanlarla olan duygusal ilişkilerini birinci sıraya yerleştirecek, kendi kendine yeterli eğilimi taşıyan narsist kişi en önemli tatminleri, kendi içsel, zihinsel süreçlerinde arayacak, bir eylem insanı ise kendi gücünü deneyebileceği dışsal dünyadan hiçbir zaman vazgeçmeyecektir.
14 Mart 2017 Salı
Aşka ve Kadınlara Dair
Nasıl ki dişi karınca birleşmeden sonra üreme amaçları için artık lüzumsuz, hatta tehlikeli hale gelmiş olan kanatlarını kaybeder, bir kadın da bir veya iki çocuk doğurduktan sonra güzelliğini büyük bölümü itibarıyla kaybeder ve muhtemelen aynı sebeplerden ötürü...
Bir şey ne kadar soylu ve mükemmel ise, onun olgunluğa erişmesi de o kadar geç ve yavaştır. Erkek, akli melekesinin ve ruhi kabiliyetlerinin olgunluğuna yirmi sekizinden önce nadiren ulaşır; kadınlar ise henüz on sekiz yaşlarında....Fakat kadınların durumunda bu çok zayıf ve dar sınırlar dahilinde gerçekleşir. Bu sebepten ötürüdür ki kadınlar, bütün hayatları boyunca çocuk kalırlar.
Kadınların mizacından, doğalarının en derinlerinde her şeyi erkeği elde etme aracı olarak görme temayülü kökleşmiştir ve başka herhangi bir şeye alakası her zaman asılsız, taklidi bir alakadır, esasen amaçlarına ulaştıracak, yosmalık, yapmacık ve kandırmaca dan müteşekkil dolambaçlı bir yoldan başka bir şey değildir.
Genel olarak kocasına düşkün olmayan bir kadın ondan sahip olduğu çocuklara da sevgi duymaz.
Sahiplenme olmaksızın aşkının karşılık gördüğünü bilmek bir insan için teselli değildir.
8 Mart 2017 Çarşamba
Sosyalizm ve İnsan Ruhu
Sosyalizmin tesisinden elde edilecek belli başlı kazanç, hiç şüphesiz, bunun bizleri o pek sıkıcı şeyden, başkaları için yaşama zorunluluğundan kurtarması olacaktır ki, halihazırdaki gidişatta, bu hemen hemen herkesin üzerine bir heyula gibi çöküyor. Hatta, hiç kimse için bundan kurtuluş yok gibi bir şey.
Mesela, yoksulluk sorununu, yoksulların hayatta kalmalarını sağlayarak çözmeye çalışıyorlar; ya da çok daha ileri bir ekolün yaptığı gibi, yoksulları oyalayarak. Ama bu bir çözüm değildir; güçlüğün daha da tırmandırılmasıdır. Gerçek çözüm, yoksulluğu ortadan kaldıracak bir toplum düzeni kurmak, buna çalışmaktır.
Özel mülkiyetin kurumsallaşması sonucunda ortaya çıkan korkunç kötülükleri azaltmak için özel mülkiyeti kullanmak ahlaksızlıktır. Hem ahlaksızlık, hem de adaletsizliktir.
Sosyalizmde, tabii, bunlar ortadan kalkacak. Pis kokulu inlerde, pis paçavralar içinde yaşayan kimse kalmayacak; kimse başa çıkılmaz, tümüyle iğrenç koşullarda, sağlıksız, açlıktan avurdu çökmüş çocuklar yetişmeyecek.
Mesela, yoksulluk sorununu, yoksulların hayatta kalmalarını sağlayarak çözmeye çalışıyorlar; ya da çok daha ileri bir ekolün yaptığı gibi, yoksulları oyalayarak. Ama bu bir çözüm değildir; güçlüğün daha da tırmandırılmasıdır. Gerçek çözüm, yoksulluğu ortadan kaldıracak bir toplum düzeni kurmak, buna çalışmaktır.
Özel mülkiyetin kurumsallaşması sonucunda ortaya çıkan korkunç kötülükleri azaltmak için özel mülkiyeti kullanmak ahlaksızlıktır. Hem ahlaksızlık, hem de adaletsizliktir.
Sosyalizmde, tabii, bunlar ortadan kalkacak. Pis kokulu inlerde, pis paçavralar içinde yaşayan kimse kalmayacak; kimse başa çıkılmaz, tümüyle iğrenç koşullarda, sağlıksız, açlıktan avurdu çökmüş çocuklar yetişmeyecek.
19 Şubat 2017 Pazar
Kadın - Erkek
Ruh yaşlı doğar,ama giderek gençleşir. Bu hayatın komedisidir. Beden genç doğar, ama giderek yaşlanır. Bu da hayatın trajedisidir.
Kadına göre ideal erkek, kadınla tanrıçaymış gibi konuşmalı ve kadın sanki çocukmuş gibi idare etmeli. Bütün ciddi talepleri reddetmeli ve şımarıkça istediği herşeyi yerine getirmeli. Kadını kapris yapması için teşvik etmeli ve hayatta bir amaç edinmelerini yasaklamalı. Her zaman kastettiğinden daha fazlasını söylemeli ve her zaman söylediğinden daha fazlasını kastetmeli.
Eğer bir soru sorduysan vereceği cevap tamamen seni ilgilendirmeli. Sahip olunmayan özellikleri övmeli. Ayrıca kadının ihtiyacı olan herşeyi vermeli.
Kadına göre ideal erkek, kadınla tanrıçaymış gibi konuşmalı ve kadın sanki çocukmuş gibi idare etmeli. Bütün ciddi talepleri reddetmeli ve şımarıkça istediği herşeyi yerine getirmeli. Kadını kapris yapması için teşvik etmeli ve hayatta bir amaç edinmelerini yasaklamalı. Her zaman kastettiğinden daha fazlasını söylemeli ve her zaman söylediğinden daha fazlasını kastetmeli.
Eğer bir soru sorduysan vereceği cevap tamamen seni ilgilendirmeli. Sahip olunmayan özellikleri övmeli. Ayrıca kadının ihtiyacı olan herşeyi vermeli.
13 Şubat 2017 Pazartesi
Küçük Burjuva İdeolojisini Eleştirisi
Pek çok kez kanıtlanmış bir gerçektir ki, burjuvazi tarafından zaman zaman düzenlenen katliamlar, silahlı yağmadan, yani bütün burjuva ülkelerindeki yasaların cezalandırıldıkları bir cinayetten başka bir şey değildir.
Vurgun düşkünlerinin, dün mahvettikleri gibi, yarın da ne kadar çok değerli ve bilgili emeği, uygarlığı ve icadı mahvedecekleri düşünülecek olursa, burjuva anlaşmazlıklarının doğurduğu ahmakça cinayetin ne iğrenç hale geldiği kolayca anlaşılır.
Vurgun düşkünlerinin, dün mahvettikleri gibi, yarın da ne kadar çok değerli ve bilgili emeği, uygarlığı ve icadı mahvedecekleri düşünülecek olursa, burjuva anlaşmazlıklarının doğurduğu ahmakça cinayetin ne iğrenç hale geldiği kolayca anlaşılır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Tek Kanatlı Kuş
Tek Kanatlı Kuş Demir, George Nathan’ın “ Aşk, bir çok kişi tarafından yaşanan, ama çok az kişi tarafından keyifle sürdürülebilen bir duy...
-
Kadın egemenliği nerede? Egemenlik nerede mi? Her yerde, her şeyde. Büyük bir kentte mağazaları dolaşın. Buralarda milyonlar yatar, harcana...
-
Talihi yar olmayanlar, çevrelerini suçlarlar. Acı çekenlere merhamet duymaları bundandır. Aşağı yukarı şöyle düşünürler; ben mutsuzum, ka...
-
İnsan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur. İnsanın ilk uyacağı yasa, varlığını korumak; yapacağı ilk şey de, kendine borçlu ol...