17 Nisan 2017 Pazartesi

Frida Kahlo ( Aşk ve Acı )




Düşler, tuhaf düşler. İnsanın dört elle sarıldığı yaşamdan saptıran, olanaksızı yaratan düşler. Bazı günler, bu tuhaf düşler benden çıkıyor, sonra geri geliyor, derime yapışıyorlar. Alkol, morfin ve geçen zaman arasında, binlerce somut düşünce arasında, belleğimin derinlerde kalmış parçaları olarak, sizi kabulleniyorum derin mi derin birer parçamsınız.
Dün geceyi de siz süslediniz.
Ölmüş babam, elini omuzuma koyuyor ve kocaman bir gülümsemeyle, " ben kalp kriziyle ölmedim. Siz öyle sandınız. Anneni ziyarete gittim. Anlıyor musunuz? Onca yalnızlıktan sonra..." diyordu.
Hiçbir şey anlamıyorumdum. Sonra dedi ki." Seni görmek istedim. Durumun kötü. Çok yalnızsın. " Saçlarının, anımsadığım gibi beyazlaşmamış olduğunu görüyordum. Gençti.
Çocuk gibi yüzümü ellerimin arasına alıp ağlıyordum.
Onu gözyaşlarımın arasından görüyordum. Gözleri tamamen birer gözyaşına dönüştü; misket gibi kalın, yuvarlak ve saydam. Başını salladı: " size göre kalp kriziydi, bana göreyse kafama esmişti."
Hiçbir şeyi kavrayamıyordum.  Ne demek istiyordu? " Galiba yakında seni de yanıma alacağım. Yakında. Benim olduğum yerde rahatımız yerinde. Herşeyi oluruna bırakıyoruz. Seni de yanıma alacağım. Yakında. Gece üzerine çullanıyor, küçük kızım. Kocaman kanatlarıyla bir gece. Bilgi edineceğim. "

14 Nisan 2017 Cuma

A United Kingdom (Aşkın Krallığı)


Özet ve Detaylar

1947 yılında Botsvana kralı Seretse Khama Londra'daki bir ofis çalışanı olan Ruth Williams ile tanışır. Farklı kültürlerden gelen ikili arasında hemen bir aşk oluşur. Ruth, Seretse'nin yeni dünya vizyonundan ve barış isteğinden çok etkilenirken, Seretse de onun bu dünyanın parçası olmayı istemesini çok önemli bulur. Savaş sonrası başlayan sosyal ayaklanma sırasında Ruth ve Seretse sistemi değiştirebilecek bir fırsat görürler. İkili birbirlerine ne kadar aşık olsalar da önlerindeki tek engel ailelerinin tepkileri olmayacaktır. İngiliz ve Güney Afrika devletleri de bu evliliğin karşısındadır. Zira çift ırkçılık konusuna dikkat çekerek barış yaymaya çalışmaktadır. Güney Afrika'dan İngiltere'ye ültimatom gelir; ya çift ayrılacaktır ya da Güney Afrika, İngiliz nükleer programı için hayati olan uranyum ve savaşın ardından rezervleri doldurmak için gereken altını İngiltere'ye vermeyecektir...
Başrollerini David Oyelowo ve Rosamund Pike'ın üstlendiği romantik dram yapımı gerçek olaylara dayanıyor. Filmin yönetmen koltuğunda Bell filminin yönetmeni Amma Asante oturuyor. 

9 Nisan 2017 Pazar

Gülistan

Baba mirasına talip isen, babanın ilmine varis ol.
Öğretmen yeri geldiğinde azarlamayı bilmezse, öğrenciler pazarda uzun eşek oyunu oynarlar.
Hocanın eziyeti, cefası, babanın sevgisinden iyidir.
İleri görüşlü, akıllı kimseler, önemli işler için soysuz kimselere müracaat etmezler.
İbadetin kuvveti, helal yemekle; ibadetin sahih olması temiz giyinmekle olur.
Eşeğin yükü ne kadar hafif olursa o kadar hızlı yürür. Şüphesiz fakirlerin ölümü de daha rahattır.
Ne kadar ilim öğrenirsen öğren, amel etmiyorsan cahilsin. İlmi ile amel etmeyen ne bilgin ne de asistandır.
İlim, dini beslemek için öğrenilir, dünyayı elde etmek için değil.

2 Nisan 2017 Pazar

Ülkenin Halleri Üzerine

Sihirli değnek topluma dokundu ve bir anda istikrar sağlayan ama söz dinlemeyen partiler, artan halk desteği dolayısıyla meydan okuyan karizmatik liderler türemeye başladı.

Bu ülkede başarı ile denenen modelin diğer ülkelere de sirayet etmesi, demokrasiye üstlenmesi olmayan misyonların yüklenmesine yol açar.

Halk kitlelerinin taleplerinin tümünü ve sahiden karşılayan demokratik uygulama ne tarihte ne de günümüzde görülmüştür.

Tek adamlık güç zehirlenmesine yol açacaktır.

Ali Bulaç

Ülkenin içinde bulunduğu durum seksen bir milyonun iradesini tek kişiye teslim edip, köle gibi yaşamaktansa farklı değildir.

Seçtiğin kişi ile beraber ailesi ömür boyu yapmış olduğu ne varsa dokunulmazlık zırhı altında rahat yapmasına olanak sağlandığı gibi sorgulanmasının da önüne geçilmektedir.
Kendi geleceği ve ailesinin huzuru için tüm ülke uçuruma doğru son sürat yol almakta ama bu hızın farkında olupta uçuruma doğru sürükleniyoruz diyenler hain, terörist gibi yakıştırmalarla ne dinleniyor ne de söz hakkı veriliyor.

Ülkenin geleceğini başkanlıkta görenler bunu getirmek isteyenlere şu soruyu sorsunlar; on beş yıldır bu ülkeyi bu hale getirenler kimler ve kurtarmaktan söz edenler bu yetkilerle kurtaramıyorsanız başkanlık ne gibi artılar getiriyor ki bir anda ülkeyi huzur ve refaha ulaştırıyorsunuz?
Başkanlıkla beraber ülkenin terörden temizleneceğini iddia edenler, şimdiki yetkiler size yetmiyor mu?

Yoksa ya "bizi seçersiniz ya da kaosu" diyenler bu kaosun sorumluları kim dersek ne cevap verecekler?
Seçim zamanlarında ülkede bombalar patlamazken, seçimlerden sonra kendileri aleyhinde seçim sonuçlanınca acaba neden her yer savaş alanına dönüyor?
Bu sorular uzadıkça uzar. Ama cevaplarını herkesin bildiği fakat dile getiremediği ülkede demokrasi ve adalet beklemek çölde su aramak gibidir.

Ülke olarak ya bir kişinin buyunduruğuna girip ezilmeye devam edeceğiz. Ya da insan gibi yaşamak istiyorsak da haksızlığa karşı dik durmaya ve bildiğimiz doğruları haykırmaktan korkmayacağız.




15 Mart 2017 Çarşamba

Kültürdeki Huzursuzluk

Gerçekleştirilmesi mümkün olarak tanıdığımız, biraz daha aşağı çekilmiş haliyle mutluluk, bireyin libido ekonomisinin bir problemini oluşturur. Herkese uygulanabilecek bir altın kural yoktur; her insan kendine özgü biçimde mutlu olabileceğini yine kendisi bulmak zorundadır.

Birbirinden yine farklı bütün faktörler, onun bu seçimine yön verebilmek için devreye girecektir.
Burada önemli olan, kişinin dışsal dünyadan ne miktarda gerçek tatmin bekleyebileceği, kendisini ondan nereye kadar bağımsız kılabileceği ve son olarak onun dileklerine uyum sağlaması için dünyayı değiştirme yönünde kendisini ne kadar güce sahip hissettiğidir.

Erotik yapısı baskın gelen insan, diğer insanlarla olan duygusal ilişkilerini birinci sıraya yerleştirecek,  kendi kendine yeterli eğilimi taşıyan narsist kişi en önemli tatminleri, kendi içsel, zihinsel süreçlerinde arayacak, bir eylem insanı ise kendi gücünü deneyebileceği dışsal dünyadan hiçbir zaman vazgeçmeyecektir.

14 Mart 2017 Salı

Aşka ve Kadınlara Dair

Nasıl ki dişi karınca birleşmeden sonra üreme amaçları için artık lüzumsuz, hatta tehlikeli hale gelmiş olan kanatlarını kaybeder, bir kadın da bir veya iki çocuk doğurduktan sonra güzelliğini büyük bölümü itibarıyla kaybeder ve muhtemelen aynı sebeplerden ötürü...

Bir şey ne kadar soylu ve mükemmel ise, onun olgunluğa erişmesi de o kadar geç ve yavaştır. Erkek, akli melekesinin ve ruhi kabiliyetlerinin olgunluğuna yirmi sekizinden önce nadiren ulaşır; kadınlar ise henüz on sekiz yaşlarında....Fakat kadınların durumunda bu çok zayıf ve dar sınırlar dahilinde gerçekleşir. Bu sebepten ötürüdür ki kadınlar, bütün hayatları boyunca çocuk kalırlar.

Kadınların mizacından, doğalarının en derinlerinde her şeyi erkeği elde etme aracı olarak görme temayülü kökleşmiştir ve başka herhangi bir şeye alakası her zaman asılsız, taklidi bir alakadır, esasen amaçlarına ulaştıracak, yosmalık, yapmacık ve kandırmaca dan müteşekkil dolambaçlı bir yoldan başka bir şey değildir.

Genel olarak kocasına düşkün olmayan bir kadın ondan sahip olduğu çocuklara da sevgi duymaz.

Sahiplenme olmaksızın aşkının karşılık gördüğünü bilmek bir insan için teselli değildir.

8 Mart 2017 Çarşamba

Sosyalizm ve İnsan Ruhu

Sosyalizmin tesisinden elde edilecek belli başlı kazanç, hiç şüphesiz, bunun bizleri o pek sıkıcı şeyden, başkaları için yaşama zorunluluğundan kurtarması olacaktır ki, halihazırdaki gidişatta, bu hemen hemen herkesin üzerine bir heyula gibi çöküyor. Hatta, hiç kimse için bundan kurtuluş yok gibi bir şey.

Mesela, yoksulluk sorununu, yoksulların hayatta kalmalarını sağlayarak çözmeye çalışıyorlar; ya da çok daha ileri bir ekolün yaptığı gibi, yoksulları oyalayarak. Ama bu bir çözüm değildir; güçlüğün daha da tırmandırılmasıdır. Gerçek çözüm, yoksulluğu ortadan kaldıracak bir toplum düzeni kurmak, buna çalışmaktır.

Özel mülkiyetin kurumsallaşması sonucunda ortaya çıkan korkunç kötülükleri azaltmak için özel mülkiyeti kullanmak ahlaksızlıktır. Hem ahlaksızlık, hem de adaletsizliktir.
Sosyalizmde, tabii, bunlar ortadan kalkacak. Pis kokulu inlerde, pis paçavralar içinde yaşayan kimse kalmayacak; kimse başa çıkılmaz, tümüyle iğrenç koşullarda, sağlıksız, açlıktan avurdu çökmüş çocuklar yetişmeyecek.

Tek Kanatlı Kuş

Tek Kanatlı Kuş Demir, George Nathan’ın “ Aşk, bir çok kişi tarafından yaşanan, ama çok az kişi tarafından keyifle sürdürülebilen bir duy...