27 Şubat 2019 Çarşamba

SEVGİ - NEFRET

Şehirler arası yolculuk değildi, ama kıtalar arası yolculukta bir gece eve giderken, metrobüse son anda kendisini atmıştı.

Kapı ile iki aşık arasında kendisini buldu. Tabi ki bu sıkışıklıkta yapılacak bir şey olmayınca, o da içleri fıkır fıkır olan aşıklara kulak kabarttı.

Konuşmalarından öğrenci oldukları kanısına vardı. Genelde erkekler, kız arkadaşlarını eve davet ederler.
Lakin bu sefer tam tersi bir durum söz konusuydu. Kız, ev arkadaşını aradı. Kız arkadaşının halini hatırını sorduktan sonra evde olup olmadığını sordu.
Evde olduğunu öğrendikten sonra odasını havalandırmasını istedi.
Asıl istediğini de sona bırakmıştı.
Arkadaşı tam telefonu kapatacakken, araya arkadaşıyla geleceğini haber verdikten sonra telefonu kapattı.

Sonrasında sohbetlerine devam ettiler. Tabi ki öğrenciler genelde ya derslerden ya da okuldaki günlerinden bahsederler. Bu tatlı sohbetleri devam ettikçe etti. Ve onlar için zaman hem yavaş hem de hızlı geçiyordu.

Tıpkı Einstein'in dediği gibi zaman görecelidir. Yani insan sevdiği birinin yanında iken saatler saniye gibi, istemediği ya da sevmediği birinin yanında olduğunda ise dakikalar saat gibi geçer.

25 Şubat 2019 Pazartesi

Böyle Buyurdu Zerdüşt

Benim ağzım halkın ağzıdır. Benim konuşmam kibar züppelere kaba gelir. Sözlerim mürekkep hokkalarına ve kalem tilkilerine yabancı gelir.

İnsan, kendisini kutsal ve sağlam bir sevgiyle sevmeyi öğrenmeli. İnsan, kendisine tahammül etmeyi öğrenmeli ve sağa sola dalmamalı. Ben bunu öğretiyorum. Böyle sağa sola bakmaya, diğerkamlık diyorlar. Bundan büyük yalan ve ikiyüzlülük olamaz.

Kendi kendini sevmeyi öğrenmek, bugünden yarına oluverecek bir iş değildir. Aksine bütün sanatların en zoru, en incesi ve çok sabır isteyenidir. İnsanın kendisine ait olan her şey kendinden iyice saklanmıştır ve bütün gömüler içinde en güç çıkarılan, insanın gömüsüdür. Daha beşikteyken bize iyilik ve kötülük diye ağır sözler ve ağır değerler öğretirler.

Evet, hayata katlanmak zordur. Evet, insanın kendisini taşıması güç bir şeydir! Bunun nedeni kendi omuzlarında birçok yabancı şey taşımasıdır.

İnsanda bir çok şey aldatıcıdır. Nice kabuklar pek ince, pek hazin ve pek fazla kabuktur. Bir çok gizli iyilikler ve güçler çok defa açığa çıkmaz.

4 Şubat 2019 Pazartesi

Yüzersin...
Denizde yüzersin ve sonra bir liman bulursun. Dersin ki; bir kaç burada kalacağım.
Bir bakmışsın bir kaç gün bir kaç yıl olmuş. Ve sonra en başta nereye gidiyor olduğunu bile unutursun.
Ve sonra nereye gidiyor olduğunun hiç umurunda olmadığını çünkü olduğun yeri sevdiğini fark edersin.
İşte hayat böyledir. Ararsan hiç beklemediğin bir anda istediğine bir şekilde ulaşırsın.



Gecenin karanlığında yalnız başınıza kaldığınızda, hayatınızın geride kalan ve gelecek olanı düşündüğünüzde en çok yaptıklarınızdan mı yoksa yapmadıklarınızdan mı pişmanlık duyuyorsunuz?

Gecenin zifiri karanlığında sigaranın dumanını içine çekerken, hayatının ne kadar boş ve gereksiz olduğunu düşündü.

Aslında hayatına baktığında düzgün giden hiç bir şeyin olmadığını gördü.

Ama dışarıdan bakıldığında ne kadar mutlu olduğunu ve hayatının ne kadar renkli olduğunu söyleyenlere içini açacağına, doğru olduğunu söyleyip bütün acıları içine gömmeye devam etti.

Bazıları ise o gülen yüzünün altında mutlu olmadığını sadece acılarını unutmak için güldüğünü anlardı. Bunu ona açtığında doğru olduğunu ve hayatın başka türlü geçmediğini anlatırdı.

Yani herkese olduğu gibi davranmaya devam ediyordu.

Bazıları bu dünyada mutlu olmak için değil, sadece acı çekmek için gelir. Ve ne olursa olsun dertlerle uğraşmaya devam eder.

Başındaki dert bittiğinde artık her şeyin biteceğini düşünür. Lakin gerçek ancak o dert bittiğinde yenisi başlar.

Kısacası, hayat herkese eşit ve adil davranmıyor. Bu yüzden de siz, siz olun dertlerinizle yaşamaya ve üretmeye devam edin. Yoksa hayat, sizi günden güne adeta elmanın içindeki kurdun yaptığı gibi çürütür.

Mutlu olmak için sebep aramayın. Sebepleri siz yaratın. 

22 Ekim 2018 Pazartesi

rüya

neden? bana ilgi gösteren her kadına aşık olurum.
tanıdıktan sonra da neden erkenden sıkılırım?
sanırım uzun süreli ilişkilere pek alışık değilim.
sanırım bunun nedeni; insanlardan çok çabuk sıkılıp, uzun süreli muhabbet edemediğim için.
örneğin, evliliği her düşündüğümde, ömür boyu sürecek bir ilişkiye kendimi hazır hissettiğimden kimseyle görüşemiyorum.
nedeni çok basit, bağlanmaktan ve birine karşı sorumluluktan da çok korkuyorum.
ama bazen uzun süreli ilişkiler için kendimi hazır hissediyorum.
ama bu his çok uzun sürmüyor.
ben ancak hızlı gerçekleşen bir ilişkiyle birine bağlanabilirim.
yoksa asla bir ilişkiye cesaret edip başlayamam.
hem herkese aşık olmak, hem de hiç kimseye aşık olamamak.
ne kadar ilginç değil mi?
acaba sadece ben mi böyle hissediyorum.
yoksa herkes aynı şekilde mi hissediyor da yalnız kalmamak için mi hiç sevmedikleri insanlarla bir ömür boyu beraber oluyorlar?

8 Ekim 2018 Pazartesi

????


Yaşar Kemal; insan bir kere birine geç kalır ve bir daha hiç kimse için acele etmez. der.

İnsan bir defa sevipte, sevdiğine kavuşmadığı zaman hayata karşı bir yaşama hevesi kalmaz.
O yüzden de ondan sonra tekrar sevemez.
Sevememesinin sebebi karşısındaki insanın iyi, kötü, çirkin veya güzel olması değildir.
Daha önce sevdiği insana haksızlık ettiğini düşünür.

Onun hatırasına saygısızlık ettiğini ve yaşadıkları güzel anlara ihanet edeceğini ve o günleri tekrar yaşamanın aslında imkansız olduğunu düşündüğü için bir daha acele etmez.

Nadia Murat


Bu korkunç şeyleri okurken bile insanlığımdan utandım.
Bunu yapanlar acaba neye inanarak ve niçin bu kadar kötülüğe bulaşabiliyor. 
Gerçekten anlamak çok ama çok zor.
Bunlara insan dememek gerekir. 
Bunlar bildiğimiz hayvan bile değil, hayvandan daha aşağı artık ne olduğunu siz düşünün.

İşte bu da Nadia Murad’ın hikayesi.

“Son Genç Kız” Olma Umudu ve Nadia Murad 

Köle pazarı gece açıldı. Militanların kayıt ve organize olduğu alt kattaki karmaşayı duyabiliyorduk ve ilk adam odaya girdiğinde tüm kızlar çığlık atmaya başladı. Bir patlama anına benziyordu. Zeminin üstünde yaralı, iki büklüm halde inliyor ve kusuyorduk, ancak hiçbiri militanları durduramadı. Bizler çığlıklar atıp, yalvarırken, odanın içinde dolanarak, bize dik dik baktılar. İlk olarak güzel genç kızlara doğru yöneldiler, “Kaç yaşındasın?” diye sordular ve onların saçlarını ağızlarını kontrol ettiler. Gardiyana “Onlar bakire, doğru mu?” diye sordular, başını sallayan gardiyan ürününün grurunu taşıyan bir esnaf gibi “tabii ki” dedi. Hemen ardından, hayvanmışız gibi, militanlarlar istedikleri her yerimize dokundu, ellerini göğüslerimizin ve bacaklarımızın üzerinde dolaştırdılar.
Militanlar odada adımladıkları, kızlara göz gezdirdikleri, Arapça ve Türkmence sorular sordukları an kaostu.
Militanlar bize “Sakin olun!” diye bağırmaya devam etti. “Sessiz olun!” Ama onların talimatları bizi daha fazla çığlık atmaya itiyordu. Bir militanın beni alması kaçınılmaz olsa bile, bunu onun için kolay hale getirmeyecektim. Bağırdım, çığlık attım, okşamak için bana uzandığında ellerinden kurtulmaya çalıştım. Diğer kızlar da aynısını yaptılar, vücutlarını yerde cinsel organlarının üzerine kıvırdılar ya da korumaya çabalayarak kendilerini kardeşlerinin ve arkadaşlarının üzerine attılar.
Yerde yatarken, diğer bir militan önümüzde durdu. Salwan adında üst-rütbeli biriydi, Hardan’dan bir başka Ezidi genç kızla gelmişti, onu takas ederek boşamayı planlamıştı.  “Ayağa kalkın” dedi. Ben kalkmayınca, beni tekmeledi. “Sen! Pembe ceketli kız! Sana söylüyorum, ayağa kalk!”
Gözleri, neredeyse tamamı kılla kaplanmış, geniş yüzünün içine gömülüydü. Bir insana benzemiyordu – bir canavar gibi görünüyordu.
Kuzey Irak’taki Sinjar saldırısı ve genç kızların seks kölesi olarak kullanılmak için alınması hırslı bir asker tarafından savaş alanında anlık verilmiş bir karar değildi. IŞİD bunu bütünüyle planladı: evimize nasıl gelebildiler, bir genç kızı daha fazla ya da daha az değerli kılan ne, hangi militanlar isteklendiren ödül olarak bir sabaya (seks kölesi) hak ettiler ve hangisi ödeme yapmalıydı. Onlar, yeni askerleri çekme teşebbüslerinde, kuşe kağıda basılı magazinleri Dabiq’de sabaya’yı çoktan tartışmışlardı. Ancak bu orijinal olarak IŞİD üyelerinin düşündüğü bir şey değildir. Tecavüz tarih boyunca bir savaş silahı olarak kullanılmıştır. Ruanda’daki kadınlarla ortak bazı şeylerimiz olacağını asla düşünmedim - tüm bunlardan önce Ruanda diye anılan bir ülkenin varolduğunu bilmiyordum – ve şimdi onlarla en berbat biçimde bağlantılıyım, IŞİD’in Sinjar’a gelmesinden sadece 16 yıl öncesine kadar işlediği için hiç kimsenin yargılanmadığı bir savaş suçunun mağduru olarak.
Alt katta, bir militan deftere tutanakları kaydediyordu, bizim isimlerimizi ve bizi alan militanların isimlerini sıralıyordu. Salwan tarafından alınacağımı, ne kadar güçlü göründüğünü, beni çıplak elleriyle ne kadar kolay ezebileceğini düşündüm. Ne yaptığı, nekadar çok direndiğim hiç önemli değildi, onunla asla mücadele edemezdim. Çürük yumurta ve kolonya gibi kokuyordu.

14 Mart 2018 Çarşamba

DÜŞÜŞ



İnsan kendisini sevmeden başkasını sevemez.
Her ne olursa olsun, ten düşkünlüğüm öylesine gerçekti ki, on dakikalık bir macera için bile anamı babamı inkar ederdim, sonra da pişman olurdum elbette.
Kimileri, “sev beni!” diye bağırır, ötekiler, “sevme beni!” diye.
Ama en kötü ve en mutsuzu olan bir bölümü de, “sevme beni, yine de bana sadık kal!” diye.
Hiç kimse zevklerinde ikiyüzlü olmaz.

Öfkelendiğim zamanlar, en iyi çözümün ilgilendiğim kişi için ölüm olacağını düşünüyordum. 
Bu ölüm bir yandan bağımızı sürekli kılardı, öte yandan onun baskısını kaldırırdı, ama, başka türlü tasarlanamayacak bir özgürlüğe kavuşmak için ne herkesin ölümünü dilemek, ne de en sonunda dünyayı insansız bırakmak olamazdı. 
Benim duyarlılığım ve insan sevgim buna karşıydı.
Artık dostlarım yok, yalnızca yardakçılarım var.
Buna karşılık sayıları çoğaldı onların, tüm insanlık onlar.
Karımızı cezalandırmak için öleceğimizi sanırız, oysa özgürlüğünü veririz ona.
Mutluluğunuz ve başarılarınız, ancak bunları cömertçe paylaşmaya razı olduğunuz takdirde affedilir.

Ama mutlu olmak için başkalarıyla fazla ilgilenmemek gerekir. 
Ya mutlu ve yargılanır ya da bağışlanır ve sefil olacaksınız.
Ben insan işlerinin ciddi olduğuna hiç bir zaman derinlemesine inanamamışımdır.
Para için ölen ve bir “mevki” yitirdikleri için umutsuzlanan ya da ailelerinin mutluluğu için büyük tavırlarla kendilerini feda eden o tuhaf yaratıklara şaşkın ve biraz kuşkulu bir gözle bakıyorum hep.
Ben ancak spor yaptığım zamanlarda ve kışlada, kendi zevkimiz için temsil ettiğimiz piyeslerde oynarken gerçekten içten ve coşkulu olmuşumdur.
Tüm insanlar hakkınızda iyi konuştu mu, vay halinize! Ah! 
Bize yeryüzü cennetinden kalan tek şey değil midir kadın? 

Tek Kanatlı Kuş

Tek Kanatlı Kuş Demir, George Nathan’ın “ Aşk, bir çok kişi tarafından yaşanan, ama çok az kişi tarafından keyifle sürdürülebilen bir duy...