15 Mart 2017 Çarşamba

Kültürdeki Huzursuzluk

Gerçekleştirilmesi mümkün olarak tanıdığımız, biraz daha aşağı çekilmiş haliyle mutluluk, bireyin libido ekonomisinin bir problemini oluşturur. Herkese uygulanabilecek bir altın kural yoktur; her insan kendine özgü biçimde mutlu olabileceğini yine kendisi bulmak zorundadır.

Birbirinden yine farklı bütün faktörler, onun bu seçimine yön verebilmek için devreye girecektir.
Burada önemli olan, kişinin dışsal dünyadan ne miktarda gerçek tatmin bekleyebileceği, kendisini ondan nereye kadar bağımsız kılabileceği ve son olarak onun dileklerine uyum sağlaması için dünyayı değiştirme yönünde kendisini ne kadar güce sahip hissettiğidir.

Erotik yapısı baskın gelen insan, diğer insanlarla olan duygusal ilişkilerini birinci sıraya yerleştirecek,  kendi kendine yeterli eğilimi taşıyan narsist kişi en önemli tatminleri, kendi içsel, zihinsel süreçlerinde arayacak, bir eylem insanı ise kendi gücünü deneyebileceği dışsal dünyadan hiçbir zaman vazgeçmeyecektir.

14 Mart 2017 Salı

Aşka ve Kadınlara Dair

Nasıl ki dişi karınca birleşmeden sonra üreme amaçları için artık lüzumsuz, hatta tehlikeli hale gelmiş olan kanatlarını kaybeder, bir kadın da bir veya iki çocuk doğurduktan sonra güzelliğini büyük bölümü itibarıyla kaybeder ve muhtemelen aynı sebeplerden ötürü...

Bir şey ne kadar soylu ve mükemmel ise, onun olgunluğa erişmesi de o kadar geç ve yavaştır. Erkek, akli melekesinin ve ruhi kabiliyetlerinin olgunluğuna yirmi sekizinden önce nadiren ulaşır; kadınlar ise henüz on sekiz yaşlarında....Fakat kadınların durumunda bu çok zayıf ve dar sınırlar dahilinde gerçekleşir. Bu sebepten ötürüdür ki kadınlar, bütün hayatları boyunca çocuk kalırlar.

Kadınların mizacından, doğalarının en derinlerinde her şeyi erkeği elde etme aracı olarak görme temayülü kökleşmiştir ve başka herhangi bir şeye alakası her zaman asılsız, taklidi bir alakadır, esasen amaçlarına ulaştıracak, yosmalık, yapmacık ve kandırmaca dan müteşekkil dolambaçlı bir yoldan başka bir şey değildir.

Genel olarak kocasına düşkün olmayan bir kadın ondan sahip olduğu çocuklara da sevgi duymaz.

Sahiplenme olmaksızın aşkının karşılık gördüğünü bilmek bir insan için teselli değildir.

8 Mart 2017 Çarşamba

Sosyalizm ve İnsan Ruhu

Sosyalizmin tesisinden elde edilecek belli başlı kazanç, hiç şüphesiz, bunun bizleri o pek sıkıcı şeyden, başkaları için yaşama zorunluluğundan kurtarması olacaktır ki, halihazırdaki gidişatta, bu hemen hemen herkesin üzerine bir heyula gibi çöküyor. Hatta, hiç kimse için bundan kurtuluş yok gibi bir şey.

Mesela, yoksulluk sorununu, yoksulların hayatta kalmalarını sağlayarak çözmeye çalışıyorlar; ya da çok daha ileri bir ekolün yaptığı gibi, yoksulları oyalayarak. Ama bu bir çözüm değildir; güçlüğün daha da tırmandırılmasıdır. Gerçek çözüm, yoksulluğu ortadan kaldıracak bir toplum düzeni kurmak, buna çalışmaktır.

Özel mülkiyetin kurumsallaşması sonucunda ortaya çıkan korkunç kötülükleri azaltmak için özel mülkiyeti kullanmak ahlaksızlıktır. Hem ahlaksızlık, hem de adaletsizliktir.
Sosyalizmde, tabii, bunlar ortadan kalkacak. Pis kokulu inlerde, pis paçavralar içinde yaşayan kimse kalmayacak; kimse başa çıkılmaz, tümüyle iğrenç koşullarda, sağlıksız, açlıktan avurdu çökmüş çocuklar yetişmeyecek.

19 Şubat 2017 Pazar

Kadın - Erkek

Ruh yaşlı doğar,ama giderek gençleşir. Bu hayatın komedisidir. Beden genç doğar, ama giderek yaşlanır. Bu da hayatın trajedisidir.

Kadına göre ideal erkek, kadınla tanrıçaymış gibi konuşmalı ve kadın sanki çocukmuş gibi idare etmeli. Bütün ciddi talepleri reddetmeli ve şımarıkça istediği herşeyi yerine getirmeli. Kadını kapris yapması için teşvik etmeli ve hayatta bir amaç edinmelerini yasaklamalı. Her zaman kastettiğinden daha fazlasını söylemeli ve her zaman söylediğinden daha fazlasını kastetmeli.
Eğer bir soru sorduysan vereceği cevap tamamen seni ilgilendirmeli. Sahip olunmayan özellikleri övmeli. Ayrıca kadının ihtiyacı olan herşeyi vermeli.

13 Şubat 2017 Pazartesi

Küçük Burjuva İdeolojisini Eleştirisi

    Pek çok kez kanıtlanmış bir gerçektir ki, burjuvazi tarafından zaman zaman düzenlenen katliamlar, silahlı yağmadan, yani bütün burjuva ülkelerindeki yasaların cezalandırıldıkları bir cinayetten başka bir şey değildir.
   
    Vurgun düşkünlerinin, dün mahvettikleri gibi, yarın da ne kadar çok değerli ve bilgili emeği, uygarlığı ve icadı mahvedecekleri düşünülecek olursa, burjuva anlaşmazlıklarının doğurduğu ahmakça cinayetin ne iğrenç hale geldiği kolayca anlaşılır.

29 Kasım 2016 Salı

SEVGİNİN GÜCÜ




İnsanoğlu, hayatta ne ister?
İyi bir gelecek mi?
Para mı?
Şöhret mi?
Güzel bir hatun mu?
Yakışıklı bir adam mı?
Yoksa daha da aklımıza gelmeyen bu ve bunun gibi geçici şeyler mi?
Yoksa bunlardan başka hepsini kapsayan yalnızlığı gideren SEVGİ mi?
 Geçici şeyler, insanı bir yere kadar tatmin edebilir. Ama zaman geçtikçe içini kemiren ve her geçen gün daha fazla boşluk bırakan, yalnızlık insanı uçuruma götürür.

AŞK mı SEVGİ mi?


Her şey, o gün beraber otururken oradan buradan konuşurken oldu. Çünkü bu konuşmadan sonra ne Ayaz’ın ne de Yağmur’un hayatı aynı şekilde devam edecekti. Ama bundan ne Ayaz ne de Yağmur haberdardı. Zaten haberleri olsaydı, o günü yaşamak istemezlerdi. Fakat yıllar sonra sorsaydınız, o günün en mutlu günleri olduklarını söyleyecekti Ayaz. Aynısı Yağmur içinde geçerli miydi? Orası tartışılır.  
Aslında o günün diğer günlerden farkı yok gibi. Bunu anlamaları işten eve gittiklerinde hissettiklerinde saklıydı. O akşam nerede ise 2 saat öylesine konuştular. Ne mi konuştular telefon kapandıktan sonra ikisinin de hatırlamadığı sıradan şeylerdi.
Peki, hikâyedeki kahramanlarımıza göz atalım.

Ayaz; Yağmur’la tanışmadan önce bütün aşklarını sadece ama sadece hayallerinde yaşayıp, bazı aşklardan kendisinin bile haberi olmayacak kadar hayalperesttir.  Ama kendisine sorsan, her gün başka bir sevgili ile dışarılarda dolaşıp hayatını yaşayan, akşamları da hiç ama hiç yalnız kalmayan, o gün beraber olduğu sevgilisiyle; bazı akşamlar sabaha kadar sevişip, bazı akşamlar ise yalnızca birbirlerine sarılıp, birbirlerine sevgi sözcüklerini fısıldayarak geceyi geçirirlerdi. Bu hayalperest adam, kafasındaki aşklardan kurtulup gerçek bir aşka yelken açarken, başlar da çokta sıradan bir hayat yaşadığını, çünkü bundan önceki hayatı da aynı şekilde olduğundan çokta zorlanmadı. Bazen aslında bu yaşadığı durumun gerçek olmadığını anlar. Lakin yanındaki gerçek ve Ayaz buna alışmakta zorlandığından dolayı, Yağmur’u zor günler beklemektedir. Bunu anladığı zaman ise iş işten geçmiştir. Çünkü bu adamı gerçekten sevdiğini düşünür. Yani başka bir deyişle, halk arasında kime sorsanız, farklı bir şekil de tarif ettiği Aşıktı.

Tek Kanatlı Kuş

Tek Kanatlı Kuş Demir, George Nathan’ın “ Aşk, bir çok kişi tarafından yaşanan, ama çok az kişi tarafından keyifle sürdürülebilen bir duy...